| | BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
şüheyda.oğan Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 38 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Ptsi 16 Şub. 2009 - 18:33 | |
| Örneğin yarın ki ödev edb | |
| | | yalovalı Modaretor
Mesaj Sayısı : 872 Yaş : 31 Nerden : evden Kayıt tarihi : 03/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Ptsi 16 Şub. 2009 - 20:04 | |
| | |
| | | şüheyda.oğan Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 38 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Ptsi 16 Şub. 2009 - 21:37 | |
| 121-126 | |
| | | che Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 26 Yaş : 31 Lakap : karetekid Kayıt tarihi : 14/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Ptsi 16 Şub. 2009 - 21:40 | |
| | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:20 | |
| eet bnce de mantıklı şühydacım bir ay sonraya milli güvenlik ödevi var. 'türkiyenin ab de geldği son nokta' cumaya edb 14-15. yy şairlerinin haytları ve eserleri | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:23 | |
| bn bu arada biraz yardımcı olayım cok faydası olmaz gerçi ama.. Ahmet Paşa (15. Yüzyıl) 15. yüzyıl divan edebiyatı şairlerindendir. (? — 1497) Edirne'de doğup Bursa'da vefat etmiştir. 1451'de genç yaşta Bursa'ya müderris, sonra da Edirne'ye kadı olmuştur. Fatih'in tahta çıkmasından sonra padişahtan saygı görmüş ve kazaskerliğe getirilmiştir. Kısa süre sonra da vezirliğe terfi ettirilen Ahmet Paşa, vezirlikten alındıktan sonra Bursa'ya gönderilmiştir. Bursa'da sancakbeyliği görevini yürütmüştür. Şeyhi ile Necati arasında yetişmiş divan şairlerinin en büyüğü olan ve döneminde üstad bilinen Ahmet Paşa, kendisinden sonra da birçok şairi etkilemiş, şiirleri imparatorluğun her tarafına yayılmıştır. Şeyhi’ye Kerem Kasidesi, Atai’ye Güneş Kasidesi, Melili’ye Gönül Murabbası nazirelerinden birkaçıdır. Şiirlerini Divan'ında toplamıştır. Gazel, şarkı ve murabbaları ile meşhur olmuştur. -------------------------------------------------------------------------------- Necati Bey (15. Yüzyıl) İyi bir öğrenim gören Necati Bey, şiirleri ve hat çalışmalarıyla tanınmıştır. Divan kâtipliğine atanarak İstanbul'a gelmiş, Saray'ın takdirini kazanmıştır. Yüzyılının büyük şairlerindendir. Şiirlerinde Türkçe kavramların, atasözleri ve halk deyimlerinin geniş yer tutması, şiirinin temel özelliği sayılmaktadır. 1509 yılında ölmüştür. Divan'ı vardır. -------------------------------------------------------------------------------- Ali Şir Nevâî (15. Yüzyıl) Anadolu dışında, Çağatay sahasında eser vermiş din dışı Divan şairidir. Platonik ve romantik bir aşk anlayışı vardır. Lirik ve canlı bir anlatıma sahiptir. Şiirlerinde dini-tasavvufi temaları da olgun bir samimiyetle kullanır. Muhakemetü’l-Lügateyn’in yazarı Ali Şir Nevai, aynı zamanda Türkçenin en büyük şairlerinden kabul edilir. Orta Asya’da (Herat’ta) yetişmiş olmasına rağmen Osmanlı topraklarında ve bütün Türk yurtlarında da tanınmış ve sevilmiştir. Çağatay Türkçesiyle yazdığı şiirlerini dört divanda toplamıştır. Hamse (beş mesnevi): Hayretü’l- Ebrâr, Leylâ vü Mecnûn, Sedd-i İskenderî, Ferhad ü Şîrin, Seb’â-yı Seyyâre. Mecalisü’n Nefais: Türk Edebiyatı’nda ilk şuara tezkiresi olarak önemlidir. Mizanü’l Evzan: Aruz ölçüsü ile ilgili inceleme eseri olan bu eser, yüzyıllarca medreselerde okunmuştur. Muhakemetü’l-Lügateyn: Türkçenin Farsçadan üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmış bir eserdir | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:23 | |
| Şeyhi (1375 -1431)
15. asrın ilk yarısının en büyük divan şairidir.
Eğitimine memleketinde başlayan Şeyhî, şair Ahmedî’ den ve başka âlimlerden ders aldıktan sonra, tahsilini ilerletmek için İran'a gitmiş, tasavvuf ve tıpta derinleşmiş, göz hekimliğinde uzman olmuştur. Memleketine döndükten sonra, bir eczâhâne açarak hekimlikle iştigal etmiş ve Hekîm Sinan olarak şöhret kazanmıştır.
Şeyhî hekimlikle uğraşırken, bir yandan da Germiyanoğlu’na kasîdeler yazmıştır.
Şeyhî’nin Yıldırım Bâyezid'in oğlu Emir Süleyman ile de münasebeti olmuştur. Osmanlı sarayı ile asıl teması Çelebi Mehmet zamanındadır.
Çelebi Sultan Mehmet'i Karaman seferi sırasında 1415'te Ankara'da tedavi eden Şeyhî, hükümdarın özel doktorluğuna alınmıştır. Bir müddet sonra tekrar memleketine dönen şair, II. Murat sultan olunca, onun adına Hüsrev ü Şirin'i yazmaya başlamış ve onunla bir hayli alakası olmuştur.
Hayatının son yıllarını memleketinde geçirmiş olduğu sanılan Şeyhî, 1431 yılı civarında vefat etmiştir.
Şeyhî’nin eserleri Divan, Harnâme ve Hüsrev ü Şirin'dir.
Tıbba dair manzum bir risalesiyle Neynâme adlı ufak bir mesnevisi ve Hâbnâme adını taşıyan Attar'dan çevrilmiş bir mesnevisinin daha bulunduğu zannedilmektedir.
Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerinden olan Harnâme, ince alay ve nükteleri ihtiva eden 126 beyitlik bir mesnevidir. Çelebi Mehmet'e takdim edilen bu küçük mesnevinin telifine, şairin padişahı tedavi etmesinin mükâfatı olarak aldığı Tokuzlu adlı köye giderken, tımarın eski sahipleri tarafından saldırıya uğraması vesile olmuştur.
Şeyhî’nin her bakımdan en büyük eseri Hüsrev ü Şirin mesnevisidir. İranlı şair Nizami’den çeviridir. İran tarihinden alınmıştır. Sasani hükümdarlarından Hüsrev Perviz’in hayatı ve aşk maceralarına dayanmaktadır. Dil bakımından da başarılı bir eser olan Hüsrev ü Şirin'de, daha sonra kullanılmayan birçok Türkçe kelime vardır.
--------------------------------------------------------------------------------
Süleyman Çelebi
15. yüzyılda yaşamıştır.
Hz. Muhammed için yazdığı Vesiletü'n Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir. (İslam edebiyatında Hz. Muhammed'in hayatını anlatan eserlere siyer denir.)
Mevlidi aruz ölçüsüyle yazmıştır.
Anadolu Türkçesini kullanmıştır. -------------------------------------------------------------------------------- | |
| | | EFECaaN Admin
Mesaj Sayısı : 377 Yaş : 32 Kayıt tarihi : 07/01/08
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:24 | |
| milli güvenlik bizimde var:D biliyorsunuz burası bi forum forum demek paylaşmak demek artık 'türkiyenin ab de geldği son nokta' yı paylaşırsınız | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:25 | |
| bunlar da 14. yy şairleri
Ahmedî
1334 yılında doğan Ahmedî, XIV. Yüzyılda yetişen Osmanlı şairlerinin en büyüğü ve en ünlüsüdür. Ünü XV. ve XVI. Yüzyıllarda da devam etmiştir.
Ahmedî’nin asıl adı “Tâcüddin İbrahim bin Hızır”dır. İlk öğrenimini Anadolu’da görmüş, sonra büyük âlimlerden ders görmek üzere zamanın geleneğine uyarak Mısır’a gitmiş, kuvvetli bir öğrenim görerek İslâm ilimlerini tamamen öğrenmiştir. Yaradılışından gelen kabiliyetine uyarak edebiyatla uğraşmaya başlamıştır.
Anadolu’ya döndükten sonra Germiyan beylerinin hizmetine girerek Kütahya’ya yerleşmiştir. Önce Süleyman Şah’a sonra Bursa’ya giderek Osmanlı sultanlarından Emir Süleyman’a intisabetmiştir.
Zarif, hoşsohbet bir şairdir. Ömrünü Bursa’da geçirmiştir. Divan kâtipliği görevini yaparken 1413’te Amasya’da ölmüştür.
Edebî Kişiliği
Ahmedî, çok yazmış bir şairdir. İran şairlerinden özellikle Nizamî, Kemal Hocendî, Selman-ı Savecî’nin etkileri altında kalmıştır. “Başka şairleri taklit etmediğini, yazdıklarının kendine ait olduğunu, Gülşehrî gibi kendini beğenmiş bir adam olmadığını” söyler. Elvan Çelebi ve Şeyhoğlu Mustafa’ya karşı şiddetli eleştirilerde bulunup, kendini Enverî, Nizamî, Selman-ı Savecî gibi İran şairleri ile kıyaslamaya kalkışır.
Edebî zevki yüksektir. Edebî kişiliğinin oluşmasında Gülşehrî’nin, Hoca Mesud’un ve Şeyhoğlu’nun etkileri açıkça görülür. Bazı sofiyâne şiirlerinde Yunus Emre ve Âşık Paşa’nın etkileri vardır.
İran ve Türk edebiyatını çok iyi bilen ve bunlardan yararlanan Ahmedî, XIV. Yüzyılın en büyük şairidir. Devrine göre çeşitli türlerinde ve nazım şekillerinde en büyük başarıyı göstermiştir. Dili ve anlatımı düzgün, tasvirleri canlı ve renklidir; şiirlerinde sık sık nazım kusurlarına rastlanır.
XIV. yüzyıl şairleri Türkçenin nazım dili olarak kabalığından yakındıkları hâlde, Ahmedî’de böyle bir düşüncenin görülmemesi dikkate değerdir.
Şiirlerinde ölçülü bir sanatçı titizliği vardır. Ünü gayet yaygındır. XV. yüzyıldan sonra Şeyhî’den itibaren Ahmedî gittikçe unutulmuştur. XV. yüzyıldan İskender-nâme’sinden başka eseri hatırlanmaz olmuştur.
Eserleri: Dîvan, İskender-nâme, Esrâr-nâme, Cemşîd ü Hurşîd, Tervîhü’l-Ervâh. | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:26 | |
| Nesimi
Sufî bir Türk şairi olan Nesimî’nin hayatı hakkında çok az bir bilgi vardır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen şair, 1408’den önce Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüştür.
XIV. yüzyılın son yıllarında Irak, Azerbaycan, Kuzey İran ve Anadolu sahalarında sür’atle yayılan Hurûfîlik’in kurucusu Esterâbâdlı Fazlullah Hurûfî (1339-1393)’ye intisâbetmiştir. Hurûfî tarîkatine mensub ve huruf bilgisine vâkıftır. Hurûfîliğin İran ve Anadolu Türkleri arasında yayılışında, büyük bir rol oynamış gezgin bir şairdir. Nesimî, özellikle Bektaşîler ile vahdet-i vücûd kurallarını benimseyen sufîler tarafından büyük bir sofu olarak kabul edilmiş, hakkında bir çok menkıbe meydana getirilmiştir. Bunlar arasında onun, yüzen derisini sırtlayıp Halep’in on iki kapısından çıkarak sır olduğu menkıbesi de vardır. Menkıbeleri, Horasan ve Maveraünnehir’e kadar yayılmıştır.
Edebî kişiliği
Azerî edebiyatının XIV. Yüzyıldaki en büyük şahsiyet, tesirinin genişliği ve devamlılığı bakımından Türk edebiyatının en büyük temsilcilerindendir.
Şiirde büyük bir güç gösteren Nesimî, Farsça ve özellikle Türkçe şiirler yazmıştır. Şiirlerinde çoğu kez kendi inancını dile getirmiştir. Buna rağmen, din dışı ve âşıkâne gazelleri de vardır.
İran şairlerini iyi tanıyan iyi tanıyan şair, özellikle tasavvuf edebiyatında sürekli etkiler yapmıştır. Anadolu Türkçesine yabancı olmayan Nesimî, Osmanlı şiiri üzerinde derin izler bırakmıştır. Habibî, Hataî ve Fuzulî de dahil olmak üzere, bütün Azerî şairleri iki asra yakın bir zaman onun etkisi altında kalmıştır. XV.-XVI. Yüzyıllarda bir çok Azerî ve Osmanlı şairinin Hurûfîliği kabul etmelerinde Nesimî’nin büyük etkisi olduğu gibi, Fuzûlî’de bile duygu ve anlatım bakımından onun etkisi gözden kaçmaz.
Âşık Paşa
XIV. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’da yetişen Türk şair ve mutasavvıflarının en büyüklerindendir. Asıl adı Ali olan ve 1272’de Anadolu’da dünyaya gelen Âşık Paşa’nın hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir
Rivayete göre XIII. Yüzyılda Anadolu’ya Horasan’dan gelen bir derviş ailesine mensuptur. Ailesi XIII. Yüzyılda Anadolu’nun Moğol istilâsından önceki siyasî ve sosyal buhranlarına karışmış Babaîler isyanı ve Karaman Beyliği’nin kuruluşu ve ilk gelişimde rol almış şeyh ailesidir babasının Muhlis Paşa olduğu rivayet edilir.
Âşık Paşa, Orta Anadolu’nun nüfuzlu ve zengin bir sûfî ailesine mensuptur. Kırşehir’e yerleşmiştir. Kırşehir, devrinin en önemli iktisadî ve medenî merkezlerinden biridir.
Ehl-i sünnet kurallarına uygun bir tasavvuf mesleğine mensup olan Âşık Paşa, gayretleriyle etrafına birçok mürid toplamıştır. Devlet işlerinde de bulunmuştur.
Edebî kişiliği
Gençliğinde mükemmel bir öğrenim görmüş, Şeyh Süleyman-ı Kırşehrî’den zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenmiştir. Yalnız Arap ve Fars dillerinde değil, genellikle İslâmî ilimlerde ve özellikle tasavvufta büyük bir kudret kazanmıştır. Hacı Bektaş, Ahi Evran, Şeyh Süleyman, Mevlâna, Sultan Veled gibi büyük mutasavvıfların mürid ve eserleriyle yakından ilgilenmiştir.
İran tasavvuf edebiyatını ve özellikle Senâî, Attar, Mevlâna ve Sultan Veled’i çok iyi bilir.
Şiirlerinde Mevlâna ve Sultan Veled gibi tam bir “vahdet-i vücûd”cu olmakla beraber ehl-i sünnet kurallarına uygun bir tasavvuf anlayışını yaymıştır. Bu işi Türkçe yazdığı Garib-nâme adlı eseriyle yapmıştır.
Kadı Burhaneddin zamanında devlet dili Farsça idi. Aydın sınıf Türkçeyi hor görüyordu. Bu nedenle Âşık Paşa, o sırada Türk halk kitlesine ve Türk diline karşı gösterilen ilgisizlikten şikâyet ederek, Türkçe yazıldığından kitabının değersiz sayılmamasını önermiştir.
Türkçeyi Arapça ve Farsça gibi bir ilim ve edebiyat dili değil, sadece basit bir konuşma dili saymak hususunda daha sonraki devirlerde de rastladığımız bu anlayışa karşı millî bir dil ve edebiyat yaratmak isteyen Anadolu şairleri arasında Âşık Paşa’ya önemli bir yer vermek gerekir. Fakat bu konuda onun üzerinde etkili olan en büyük etken halka hitâbetmek ve dervişliğin yolunu onlara göstermek yolundaki çalışma ve dinî düşünceleridir.
Âşık Paşa’nın Yunus Emre etkisi altında yazdığı gazel ve ilahileri şiirlikten lirizmden, sanattan yoksun kuru öğütlerdir. Yunus’un, Kaygusuz Abdal’ın şiirleri yanında çabuk unutulmuştur.
Kazanmış olduğu büyük manevî etkiden dolayı Garib-nâme’si çok geniş bir sahaya yayılmış ve okunmuş, etki yapmıştır.
Türk dili ve edebiyatının genel gelişiminde Âşık Paşa’nın unutulmaz bir yeri olduğu da gerçektir.
Eserleri: Garib-nâme, Risâle fî Beyânü’l-esmâ, Manzum Tasavvuf Risâlesi, Şiirleri.
KADI BURHANEDDİN
Asıl adı Burhaneddin Ahmed olan şair, 1344 yılında Kayseri’de doğmuştur. Kadı, vezir, atabey ve hükümdar olmuş bir Türk şairi ve âlimidir.
Burhanneddin beş yaşındayken babasından derse başlayarak on dört yaşına kadar Türkçe, Arapça ve Farsçadan başka mantık ve hikmet gibi ilimleri de öğrenmiştir. On dört yaşında babasıyla Mısır’a gitmiş orada fıkıh, usûl, feraiz, hadis, tefsir ve tıp ilimlerini öğrenerek dört mezhebe vâkıf olmuştur. Ayrıca tabiiyat, riyaziyat ve ilâhiyatın usûl ve ilmini görmüştür. On dokuz yaşında hac görevini tamamlamış, yirmi bir yaşında babasının yerine Kayseri’de kadı olmuştur.
1381 yılında sultan olarak Sivas’ta tahta çıkmış, kendi adına hutbe okutmuş, sikke bastırmıştır. On sekiz yıl süren saltanatı fasılasız savaşlar içinde feci bir biçimde sona ermiştir. 1398 yılında Sivas’ta öldürülmüştür.
Edebî Kişiliği
Kadı Burhaneddin çok zekî, pek tedbirci ve basiretli, dikkate değer derecede iş bilen seçkin bir kadı, seçkin bir vezir, âlim, şair ve cesur bir hükümdardır.
Üstün zekâsıyla devrin bütün bilgilerini elde etmiş, kılıç ve kalemi aynı beceri ile kullanmıştır. Harple uğraştığı zamanlarda bile ilimle uğraşmaktan uzak kalmamıştır. Arapça ve farsçayı şiir söyleyecek kadar iyi öğrenmiştir.
Eserlerinde Azeri Türkçesinin bütün özellikleri bulunmasına rağmen dil ve tekniği kusurludur. Kendine özgü içten ve canlı bir üslûbu vardır.
Siyasî ve ilmî şöhreti, şairliğini gölgelemiş olan Kadı Burhanneddin Azeri ve Osmanlı edebiyatlarının gelişiminde etkili olmamıştır.
Eserleri: Dîvân, İksîrü’s-sa’adât fî Esrârü’l-ibâdât | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:27 | |
| sen merk etme efecim bn bulduklarımı atarım buraya | |
| | | ByBaşkan Admin
Mesaj Sayısı : 957 Yaş : 31 Nerden : adana Kayıt tarihi : 03/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:29 | |
| Nedim (1681 - 1730), şair.
Merzifonlu Mehmed Efendi'nin oğlu olan Nedim (asıl adı Ahmed), 18. yüzyıl divan şairlerindendir. 1681 yılında İstanbul'da doğmuştur. Medrese eğitimine daha küçük yaşlarda başlamış, Arapça öğrenmiş, müderrislik ve mahkeme naipliği yapmıştır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Nedim'i önce muhasipliğe sonra ise kütüphanesinde hafizı kütüb görevine getirdi. Şiirlerini çok seven Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sayesinde Sultan III. Ahmed'in de bulunduğu toplantılara katılmış, ve sultanın beğenisini celbetmiştir. Bir çok farklı eserin çevirisinin yapıldığı kurullarda yer almış ve birçok farklı medresede müderrislik yapmıştır. Ölümü hakkında ise çeşitli iddialar vardır ki bunlar arasından gerçeğe en yakın olanı Patrona Halil İsyanı sırasında bir evin damından düşerek öldüğüdür(1730).
Eserleri
'Divan-i Nedim' yazmasının başsayfası Lâle Devri şairi olan Nedim, neşeli şarkılar ve gazeller kaleme almış, eserlerinde sık sık aşk, şarap ve zevk kavramlarını işlemiştir. Kuşkusuz bunda dönemin aşk, şarap, zevk ve eğlence ortamlarında bulunmasının etkisi çoktur. Aynı zamanda, şiirlerinde İstanbul'a yer vermiş, İstanbul'a olan aşkını sık sık dile getirmiştir. Divan edebiyatında İstanbul'u belki de en güzel betimleyen şair kendisidir. İstanbul'u betimlerken Sâdabad'dan, Altın Boynuz'dan bahsetmiştir. Şiirlerini kıvrak ve yalın bir dille kaleme almış, aruz kalıplarına bağlı kalmamıştır. Aynı zamanda divan edebiyatına şarkı türünü ilk kazandıran şâir Nedim'dir.
Sadrazam Ali Paşa ve Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından korundu. Nevşehirli İbrahim Paşa, şiirlerini çok sevdiği Nedim'i muhasipliğe seçti. Daha sonra ise kütüphanesinde hafızı kütüb görevine getirdi. Bütün zevk ve eğlence meclislerinde sadrazamın ve bazı devlet büyüklerinin nedimi oldu. Ramazan aylarında, sadrazam İbrahim Paşa huzurunda verilen tefsir derslerine katıldı.
Sadrazam İbrahim Paşa aracılığı ile Sultan Üçüncü Ahmed'in bulunduğu toplantılara katılmaya başladı. Ayrıca sadrazama kasideler sunarak mevkiisini sağlamlaştırmıştır.
Nedim dinin bazı yasaklarına karşı çıkmış, bu da onu tasavvufi düşüncelerden uzaklaştırmıştır. Nitekim şair de eserlerinde kadın, içki gibi şuhane unsurları işlemiştir. Ona göre yaşamanın temel amacı dünya zevklerini tatmak, eğlenmekti.
Aşk ve zevk şairi
XVIII. yüzyıl Divan şairidir. Şiirlerinde genellikle zevki ve aşkı işledi. Devlet büyüklerine kasideler sundu.Aşk ve şarap kavramlarının sık sık geçtiği gazeller yazdı.Çağının bütün yaşantısı,bayramlar,helva sohbetleri,şehzadelerin doğuşu,düğünler,güzel yapılar onu etkiliyor, bu olaylar hiç değilse bir "tarih düşürmesine" vesile oluyordu.
Başlıca eseri Nedim Divanıdır. Mahallileşme akımı'nın öncüsüdür. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekanlar Nedim'in şiirlerinde somuta dönüşür. Yani sevgilisi hem beşeri aşkı anlatır hem de gerçektir. Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Bunları da daha çok gazelleriyle anlatmıştır.
Büyük şair, divan şiirinin katı kurallarına herkes gibi uysa da, bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır. Örneğin bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanmıştır.
Nedim divan şiirinde çığır açmış büyük bir şairdir. Ne var ki onun değeri öldükten çok sonra anlaşılmıştır. Şair ayrıca İstanbul aşkıyla da tanınır. Zaten İstanbul şivesi akımının da öncüsü Nedim'den başkası değildir. | |
| | | yalovalı Modaretor
Mesaj Sayısı : 872 Yaş : 31 Nerden : evden Kayıt tarihi : 03/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 19:55 | |
| kaygusuz abdall bulan varmııııııııııı | |
| | | şüheyda.oğan Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 38 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Salı 17 Şub. 2009 - 21:31 | |
| KAYGUSUZ ABDAL (1341?- ) Şâir. Alâiye’de doğdu. Alâiye Beyi Hüsameddin Mahmud’un oğludur. Kaygusuz Abdal‘ın asıl adı Alaaddin Gaybi’dir. İyi bir öğrenim görmüş, genç yaşta Abdal Musa’ya derviş olarak Kaygusuz adını almıştır. XIV’üncü asrın sonlarında Mısır’a giderek bir tekke açmış, Hicaz, Suriye ve Irak’ı dolaşarak Anadolu’ya dönmüştür. Rumeli’nin Yanya, Filibe ve Manastır şehirlerinde de bulunmuş tahminen 1444 yılında ölmüştür. Kaygusuz Abdal, Yunus Emre‘nin yolunda yürüyen şairlerdendir. Son zamanlarda yapılan ilmî araştırmalardan alevî ve bektaşi olmadığı ortaya çıkmıştır. Hem aruz ölçüsü hem de hece ölçüsü ile şiirler yazmıştır. Mensur eserleri, mesnevileri ve ilâhileri vardır. Nesri sâde Türkçe iledir. Manzum eserleri: 1. Divan, 2. Gülistan, 3. Mesnevi-i Baba Kaygusuz (3. Cilt), 4. Gevher-nâme, 15. Minber-nâme. Mensur eserleri: 1. Budala-nâme, 2. Kitab-ı Mfglate, 3. Vücûd nâme. Nazım-nesir karışık olan eserleri: 1. Saray-nâme, Dilgüşâ. Kaygusuz Abdal hakkında en önemli neşir Abdu rahman Güzel’e aittir: Kaygusuz Abdal (1981). BUYRUN ANIL BEY ZATEN KISA OLSUN DEDİ YETER BU OK | |
| | | p0ine. Gelişmiş Üye
Mesaj Sayısı : 98 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Cuma 27 Şub. 2009 - 19:34 | |
| ya ben türkiyenin abd'de geldiği son noktayı tek kelimeyle bile açıklayabilirim Ayrıca bu konu bizim sınıfta açılırsa kapanmaz ayrıca arkdslarımız uzaklaştırma bile alabilir Sakıncalııı xd | |
| | | h2olt@n Destekleyen
Mesaj Sayısı : 132 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 04/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Cuma 27 Şub. 2009 - 21:08 | |
| ya ne saçma bi ödev yaa(bnce) bi boka da gelmedi yaneee.... sırf bizi sömürdüler yok şu yasak yok bu yasak yok avrupa standartları şöle böle derken iice kültürmüzü sömürmeye calışıolar :S | |
| | | ByBaşkan Admin
Mesaj Sayısı : 957 Yaş : 31 Nerden : adana Kayıt tarihi : 03/02/09
| Konu: Geri: BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) Paz 1 Mart 2009 - 10:51 | |
| e sultan somurmeye calısıyorlar ancak mutlaka bize bi getirisi var maddi olarak işsizlik olarak vs vs..ancak avrupa birliğine bağlı olarak yaşamaktansa gider zimbamvede yaşarım daha iyi...her seyi onların istedigi gibi kullanıcaz falan filan.. | |
| | | | BURASI PANOMUZ OLSUN GÜNLÜK KONULAR ÖDEVLER VS VS :) | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |